Yabancı dil öğreniminde masalların rolü

6 Mayıs 2023

Başlangıç seviyesindeki öğrencilerimizin öğrenmekte oldukları yabancı dilde masallar okumaya başlamak için ne kadar hevesli olduklarına birçok kez tanık olmuşuzdur. Peki, bu durumda öğretmen olarak öğrencilerimizi nasıl yönlendirebiliriz?

Masalların, yabancı dil öğrenimi ve öğretiminde öğrencileri yabancı dilde okumaya teşvik etmek adına oldukça etkili bir yöntem olduğu yadsınamaz bir gerçektir.

Ancak, özellikle sondan eklemeli diller ile Hint-Avrupa dil ailesinin dışında kalan birçok dilin öğrenimi (A1-A2.1 seviyesinde) için masallar aynı etkiyi göstermeyebilir.

Masallar o dili ana dili olarak konuşanlara/çocuklara yönelik hazırlanmıştır ve çocuklar için yazıldıklarından dolayı da genellikle kolay oldukları düşünülse de anlaşılması kolay olmayan yapılar, ifadeler ve kelimeler içerebilir. Ayrıca çocukların ilgisini, merakını uyandırmak ve hayal gücünü geliştirmek için kafiye ile yazılmış olanları da vardır ki, bu da yabancı öğrencilerin metni anlamaya yönelik çalışmasını pek kolaylaştırmaz.

Öte yandan masallarda gelenekselliği sürdürmek adına günümüzde artık kullanılmayan kelimelere de yer verilmektedir.

Masalların asıl hedef kitlesi olan küçük okur veya dinleyicilerin günlük hayatlarında ve aile ortamlarında o masallarda karşılaştıkları yapıları ve kelimeleri duyduklarını da unutmamak gerekir. Bunun yanı sıra “tekrar” faktörünü de göz önünde bulundurmadan edemeyiz çünkü hepimiz çocukluğumuzda bize defalarca Kırmızı Başlıklı Kız veya Pamuk Prenses gibi masallar okunduğu için onları hâlâ hatırlamaktayız.

Gelgelelim sınırlı bir dil bilgisine sahip olan lakin o dilde masallar okumayı arzulayan yabancı dil öğrencisinin durumunu ele alalım: Öğrenmekte olduğu yabancı dilde çeşitli metinler okumak için kendisi çok istekli olabilir, ancak bir yandan aşırı miktarda karşılaşacağı yeni kelime ve kalıplar diğer yandan zorlayıcı zamanlar onu kısa sürede yorup dilden soğutabilir.

Dil öğreniminde motivasyonun paha biçilmez bir rol oynadığını hepimiz biliriz. Bu nedenle, özellikle de öğrenci o yabancı dili öğrenmek adına büyük çabalar gösteriyorsa ilk bakışta önemsiz gibi görünebilecek küçük bir hayal kırıklığı bile onu öğrenimden uzaklaştırabilir, “Onca çabama rağmen çocuk masallarını bile okuyamıyorum” şeklinde yanlış bir düşünceye kapılmasına neden olarak asla başarılı olamayacağını düşünmeye başlayabilir.

Ancak bu noktada eğitim-öğretim bilimleriyle yakından ilgili bir açıklama da gerekmektedir: Bir genelleme yaparak yabancı dil öğretiminde iki türlü öğrenme stilinden bahsedebiliriz ve buna bağlı olarak da öğrencileri iki gruba ayırabiliriz:

  • Çıkarım yapmaya yatkın öğrenciler
  • Analitik düşünce yapısına sahip öğrenciler

Çıkarım yapmaya yatkın olan öğrenciler sınırlı bir dil bilgisine sahip olsalar dahi çeşitli kelime veya dil bilgisi engelleriyle karşılaştıklarında gerek hayal gücünü kullanarak gerek metadataları yorumlayarak gerekse bilmedikleri kelimeleri bağlamsallaştırarak karşılarına çıkan metni genel hatlarıyla anlayabilirler. Ne var ki aynı şey analitik düşünce yapısına sahip öğrenciler için söylenemez, çünkü bilmedikleri kelime, kalıp veya zamanlar karşısında sudan çıkmış balığa dönebilirler.

Burada elbette öğrencimizi tanımanın ve onu, öğrenme tarzını dikkate alarak doğru bir şekilde yönlendirmenin önemi de devreye giriyor. Fakat sonuç olarak şunu söylemek mümkündür ki orta seviye ve ileri düzeydeki öğrenciler için masallar yabancı dil bilgisini pekiştirmek ve öngörüsel dil becerilerini geliştirmek adına çok önemli bir role sahip olsa da, temel düzeyde yabancı dilin özelliklerini dikkatlice değerlendirmek ve öğrenciyi masalların aslında düşünüldüğü gibi basit olmadığı hakkında bilgilendirip onları yabancılar için özel olarak hazırlanmış basitleştirilmiş metinlere yönlendirmek önemlidir.