Filoloji Nedir?
Filoloji sözcük anlamıyla, “philos” sevgi ve “logos” söz/deyi anlamına gelen Yunanca iki kelimeden oluşmaktadır. Peki bu “söz sevgisi” tam olarak ne anlama gelmektedir?
Modern anlamıyla “metin analizi ve yorum bilimi” olarak tanımlayabileceğimiz filoloji, çok teknik bir çalışma gerektirmesiyle bilinerek kelimenin tam anlamıyla bir söz işçiliği sanatıdır. Günümüzde yazarlara ve çevirmenlere yakıştırılan bu lakap aslında filologların mesleği olmakla beraber metnin oluşumunu, yayılma biçimlerini, yazarın niyetini, eserin genel anlamda yaratılışını birçok yönüyle sorgulayarak kelimelere uygulanan mikroskobik bir incelemedir.
Filoloji çalışmalarının temeli (başka bir deyişle klasik filolojinin temeli) Helenistik dönemde atılmış olsa da özellikle Hümanizm döneminde klasik dünyaya karşı oluşan büyük ilgi nedeniyle gelişme göstermiştir. İlk filoloji çalışmalarına, eserlerin orijinallerini korumak adına yapılan Homeros’un İlyada ve Odesa destanlarında rastlanır.
Filoloji, Nietzsche’nin sözlerini hatırlayacak olursak, sanatkârından yalnızca bir şey talep eder: Susup zamanı konuşturmasını, yani kendisini bir kenara çekerek metnin önceliklerini öne çıkarmasını. Bu önceliklerin arasında metnin ritmi de vardır elbette ve filolojinin araştırma nesnesi olan metinlerin içerisindeki ritim, günümüz ile tam bir tezat oluşturacak kadar yavaştır. Nitekim, özellikle de bu nedenden ötürü, bize zamanı durdurmayı öğretmesi ve bunu ‘gerektirmesiyle’, filoloji çalışmaları en çok bugün anlam ve önem kazanmaktadır.
Filoloji, bir metni oluşturan kelimeleri, metnin yazıldığı sayfaya ait özellikleri, varsa noktalama işaretlerini, çizimleri, süslemeleri ve bilumum sembolleri deyim yerindeyse masaya yatırarak onların derinliğini, yazarın onlarla kastettiğini ve o unsurların metindeki bağlamına ilişkin sistematik bir çalışma gerektiren bir bilim dalıdır ve bu uğraşı bağlamında edebiyat tarihi, metin eleştirisi, dilbilim, lehçebilim, historiyografi, paleografi, kodeks bilimi, mitoloji gibi çeşitli dallardan yararlanır.
Modern filolojiyi iki ana gruba ayırmak mümkündür:
Bir tarafta metinleri bulup ortaya çıkarmaya, onları yeniden yapılandırmaya ve yorumlamaya yönelik çalışmalar; diğer tarafta ise, metinlerin anlaşılmasına yardımcı olacak her türlü unsuru, olguyu ve olayı gözler önüne serip yorumlama amaçlı yapılan çalışmalar.
Birinci grup filoloji çalışmaları, bilinmeyen edebi metinleri bulup gün yüzüne çıkarmak, hem bunların hem de halihazırda bilinenlerin gerçekliğini tespit etmek ve onları o güne dek kopya eden kişi, matbaacı, yayıncı gibi aracıların istemli veya istemsiz müdahalesiyle metnin içinde meydana gelen değişikliklerden metni arındırarak orijinal haliyle yeniden yapılandırma amacına yöneliktir.
Filoloji, ayrıca, yeniden yapılandırılmış olan metinler üzerinde de çalışarak söz konusu metni, yazarıyla aynı kültürel dönemde ve koşullarda yeniden yaşayabilmek adına gerekli birtakım dilbilimsel, ölçüsel, üslupsal ve tarihsel bilgiden yararlanarak yorumlamaya çalışmanın yanı sıra edebi metnin kaynaklarını ve gördüğü ilginin boyutunu da tespit etmekle ilgilenir.
İkinci grup filoloji çalışmaları ise, yazarın biyografisini ve onun dönemindeki tarihsel, sosyal ve özel koşulları incelemekle ilgilenir.
Filolojinin inceleme alanına giren konulara değindikten sonra kelime anlamına dönecek olursak, böylesi kapsamlı, titiz ve kesinlikle özveri isteyen bir çalışma alanının, gerçekten de neden söz/deyi sevgisi gerektirdiğini rahatlıkla anlayabiliyoruz.
Bu sayfada filolojiye İtalyan edebiyatı çerçevesinde değinmeden geçemeyiz ve bu bağlamda, yüzyıllar öncesinden bugüne bir köprü görevi görerek İtalyan edebiyatının tarihsel izini sürmemize olanak sağlayan en önemli kodeksleri aşağıda görebilirsiniz.
- Banco Rari 217 (Biblioteca Nazionale Centrale – Firenze)
- Laurenziano Rediano 9 (Biblioteca Mediceo-Laurenziana – Firenze)
- Vaticano Latino 3793 (Biblioteca Vaticana – Roma)
Bu değerli üç kodeks, 13. yüzyıla ait olup İtalyan dili ve kültürünün yapıtaşlarını oluşturan edebi metinlere ulaşmamızı mümkün kılarak İtalyan edebiyatında yazarı bilinen nazım türündeki en eski eser olan Assisili Aziz Francesco’nun (San Francesco d’Assisi) Umbria’ya özgü volgare dilinde -Umbria lehçesinde- yazdığı Cantico delle creature (diğer adıyla: Cantico di Frate Sole) gibi bir başyapıtın günümüze ulaşmasını sağlamıştır.
Ayrıca yazının başında görülen el yazması, Firenze Riccardiana Kütüphanesi’nde bulunmakta olan Dante Alighieri’nin İlahi Komedya’sına ait bir nüsha olup, Cehennem (Inferno) bölümünden 4.kantoya aittir. Kodeks: Ricc.1005 (Riccardiano-Braidense)
Filolojik çalışmalar esnasında, araştırmacı, bir adada define avına çıkmış hissini yaşar ama bu bir histen çok daha fazlasıdır. Nitekim, aradan yüzyıllar geçse de araştırmacıların titiz çalışmaları sonucunda çok eski bir el yazmasına denk gelmek mümkündür.
Çünkü aslında yazarından çok yazılanların ruhudur karanlıkta kalmaya daha fazla tahammül edemeyen.
Bunun en güzel örneklerinden birisi de Dante’nin Komedya’sına “İlahi” sıfatını veren, İtalyan edebiyatının en önemli üç büyük hümanist yazar ve şairlerinden Giovanni Boccaccio’nun başyapıtı Decameron’a ait bir el yazmasının bulunuş hikâyesidir. (Resim:http://www.autografi.net/it/)
Yukarıdaki resimde, 14. yüzyılın 70’li yıllarında Boccaccio’nun kendi el yazması olduğu kanıtlanan ve Berlin Staatsbibliothek’te bulunan Decameron’un bir nüshasını görüyoruz. (Kodeks: Hamilton 90)
Boccaccio’nun elinden çıkmışlığı ancak 1927 yılında yirmi üç yaşında bir filoloji öğrencisi tarafından tespit edilen nüsha, filolojinin ne kadar sürprizlerle dolu bir bilim dalı olduğunun ve kültür tarihimizde gün yüzüne çıkmamış ama çıkmayı bekleyen daha nice zenginlikler bulunduğunun bir kanıtı niteliğindedir âdeta.
Yazımızı sonlandırırken meraklılarına küçük bir not: 2021 yılında Dante Alighieri’nin ölümünün 700. yıldönümü münasebetiyle Napoli Federico II Üniversitesi tarafından “İlahi Komedya”ya ait tüm antik el yazmalarının bir araya getirildiği online veri tabanına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
http://www.dante.unina.it/public/frontend
*Filoloji alanında “kodeks,” el yazması metinlerin kopyalarını veya el yazmalarını ifade eden bir terimdir. Kodeksler, özellikle antik veya orta çağ metinlerin kopyalarını içeren el yazmalarıdır.