İtalyan Edebiyatının Nostaljik Ruhu Guido Gozzano

6 Ekim 2022

Guido Gozzano Kimdir?

Torino doğumlu İtalyan şair ve yazar Guido Gozzano (1883-1916) yirminci yüzyılın başlarında İtalya’da ortaya çıkan Alacakaranlık (Crepuscolarismo) adlı edebiyat ekolünün en önemli temsilcisidir.

Gozzano başarılı sayılamayacak bir lise eğitimi sonrasında Hukuk Fakültesi’ne kaydolmuşsa da kısa bir süre sonra Edebiyat Fakültesi’nde İtalyan edebiyatı derslerine katılmayı tercih etmiş fakat yine de üniversite kariyerini tamamlayamamıştır. Üniversite yıllarında, aralarında Massimo Bontempelli’nin de bulunduğu birçok değerli İtalyan yazarla tanışma imkânına sahip olmuş ve şiirler yazmaya başlamıştır.

Genç yaşlarından itibaren tüberkülozla savaşan Guido Gozzano, “Verso la cuna del mondo” (Dünyanın beşiğine doğru) adlı eserinde, kötüye giden sağlık durumuna daha uygun iklimler aramak için 1912 yılında Hindistan’a yaptığı geziyi anlatmış ve bu eseriyle seyahat edebiyatına da katkı sağlamıştır.

Guido Gozzano uzun yıllar boyunca rahatsızlığını çektiği hastalığı nedeniyle otuz üç yaşında hayata gözlerini yummuştur.

Guido Gozzano’nun eserleri:

Şiir derlemeleri: La via del rifugio (1907), I Colloqui (1911), Primavere romantiche.

Düzyazı türündeki eserleri: L’altare del passato (1917), L’ultima traccia (1919), Verso la cuna del mondo. Lettere dall’India (1917).

Masalları: I tre talismani (1914), La principessa si sposa (1918).

Alacakaranlık (Crepuscolarismo) ekolü:

Adını edebiyat eleştirmeni Giuseppe Antonio Borghese’nin çeşitli şairlere ait şiirleri mercek altına aldığı Poesia crepuscolare (Alacakaranlık şiirleri) isimli eserinden alan bu ekol, İtalyan edebiyatında 20. yüzyıla kadar süregelmiş egemen sanat anlayışı olan klasik tarza ve bu tarzda yazılan kafiyeli şiirlere tepki olarak doğmuştur. Alacakaranlık şair ve yazarları şiirdeki “kurala uygunluk” ilkesini birçok açıdan hiçe sayarak içselliği daha çok ön plana çıkardığı gerekçesiyle serbest şiire yönelmişlerdir. Ayrıca konu ve tema olarak o güne kadar şiire layık bulunmayıp göz ardı edilen gündelik obje ve duyguları ele almak gibi sıra dışı seçim ve tutumlarıyla döneme damga vurmuşlardır.

Guido Gozzano’nun edebî kimliği:

Guido Gozzano Alacakaranlık ekolünden etkilenmiş olmaktan ziyade bu ekolün oluşmasına ve onun daha keskin bir çizgiyle ortaya çıkmasına öncülük etmiştir. İtalyan edebiyatında öncelikli olarak şiirleriyle tanınan bu hassas şair-yazarın eserlerinin başkahramanlarını daha çok modası geçmiş eşyalar, duygular ve yaşanmışlıklar oluşturmaktadır. Gozzano, eserlerinde kahramanlarından samimi bir zarafetle bahsederken onların içindeki sadeliği ortaya çıkarmaya çalışmış, okura da o sadelikteki yegâneliği, özlülüğü, içtenliği ve gerçekçiliği yansıtmak için uğraş vermiştir.

Şair-yazar, süslü ve ağdalı üsluptan kaçınarak sade bir dil aracılığıyla günlük hayattaki obje ve yaşayışlardan yola çıkmış ve şairin sosyal sorumluluğunu reddederek onun tek sorumluluğunun içselliğini yansıtmak olduğunu savunmuştur. Buna örnek olarak yazarın “Cocotte” adlı şiirinden bazı dizelere bir göz atalım:

“Terk edilişler ve pişmanlıklardan beslenir düşlerim;
ne toplamadığım güllerden başkasını,
ne de olabilecekken asla olmayanlardan gayrısını severim…”

(“Cocotte”, I Colloqui adlı şiir derlemesinden, 1911)

Bu dizeleriyle bizlere toplanmamış güllerin, yaşanmamışlıkların, gerçekleşmemiş anların hatırda ve gönülde her zaman tazeliğini koruduğunu ve büyüsünü de buna borçlu olduğunu hatırlatan Gozzano şairliği meslek edinmiş bir edebiyatçı olarak geniş İtalyan edebiyatı mozaiğinin nostaljik ruhunu oluşturmaktadır.

Bu nedenledir ki, ona göre şiir, tarihî ve toplumsal imalardan uzak, içsel bir yolculuğu, hatta duygusal bir sığınağı ifade eder. Yazarın edebiyat dünyasındaki ilk adımı olan şiir kitabının adının Sığınma Yolu (La via del rifugio) olması da onun şiire olan bakışını sade fakat net bir biçimde yansıtmaktadır.

Yazarın üslubunda öne çıkan sadelik anlayışını, şiirlerinin yanı sıra özellikle 1909-1918 tarihleri arasında yayımlanmış masallarında da görmek oldukça mümkündür.

Çevirisi bana ait olan ve geçtiğimiz aylarda Salamis yayınlarından çıkan Kartanesi ile Bahardalı başlıklı Guido Gozzano masallarıyla bu değerli şair-yazar ilk kez Türk okurlarıyla buluşmuştur.

Toplam on iki masaldan oluşan derlemede aslında Gozzano’nun edebiyatının özünün bulunduğunu söylemek abartılı olmaz. Geleneksel masal anlayışı çerçevesinde kaleme alınmış olan bu birbirinden farklı masallar, dolaylı olarak içinde barındırdığı insani ve ahlaki değerler (büyüklere saygı, kardeşlik bağı, alçak gönüllülük, cömertlik, yardımseverlik, hayvan sevgisi, çalışkanlık ve temiz kalplilik gibi daha birçok değerler) vasıtasıyla dünün olduğu kadar bugünün çocuklarını da masal aleminde eğlenceli bir yolculuğa çıkarmayı amaçlamaktadır.

Ayrıca derin bir gözlem ve içselleştirme yeteneğine sahip olan Gozzano’nun, şiirlerinde olduğu kadar masallarında da ortaya çıkan doğa aşkı onu çocukların dünyasına ister istemez bir adım daha yaklaştırmaktadır. Yazarın doğaya olan bu hassasiyeti, kimi zaman Altıntüy ve Kurşun Prens masalında olduğu gibi küçük bir kız çocuğunun böceklerle kurduğu dostlukta, kimi zamansa mevsimlerin geçişini lirik tadında duygusal bir anlatımla ele alan Kartanesi ile Bahardalı masalındaki harikulade doğa betimlemelerinde açıkça gözler önüne serilmektedir.

Şiirlerinde de sık sık rastlanılan, yazarın geçmişe takılıp kalmak yerine, onu hayal gücü vasıtasıyla zenginleştirip yeniden oluşturma çabası da bir bakıma yazarın masallarla olan ontolojik bağına – daha doğrusu, masalları yazmayı seçmekten çok yazmaya ihtiyaç duymasına – dikkat çekmektedir.

Masallarda Gozzano’yu zaman zaman huzursuz ve çaresiz bırakmış olan bu bizlere mecbur kılınmış dünyayı değil de, seçilmiş bir dünyanın yansımasını buluruz. Yazarın masallarla, özellikle kendi masallarıyla kurduğu içten bağ bir bakıma hayatı boyunca onun ilacı/merhemi olmuştur. Masallar onun için daha kariyerinin ilk yıllarından itibaren hastalığıyla da yıpranmış olan yorgun yüreğinin tozunu kaldırıp atan tatlı bir meltem görevi görmüştür. Ve bu nedenledir ki şiirlerindeki yer yer yorgun ve melankolik hava, masallarda yerini tam aksine enerji dolu bir çocukluk heyecanına bırakır.

Gozzano bu masallarla bizleri zalim cadıların, büyülenmiş prens ve prenseslerin, insanoğlunun asla ulaşamayacağı uzak ülkelerde hüküm süren kralların, nine kılığındaki perilerin, efsanevi dostlukların, konuşan hayvanların, yenilmez devlerin, devasa yaratıkların, sihirli cücelerin, tılsımlı eşyaların ve bin bir çeşit sihirle dolu maceraların âlemine yolculuğa çıkarıyor.

Ayrıca bu masalların, çocukların geniş hayal gücüne ve onların el sürülmemiş dünyalarına büyük bir sevgi ve bir o kadar da özlem duyan gerçek bir edebiyatçının kaleminden çıkmış olmaları da onları daha değerli kılıyor.

NOT: Çevrilen derlemedeki masalların birçoğu, okurları maceraların büyülü dünyasına hazırlamak için oluşturulmuş tekerlemelerle süslenmiştir. Bu tekerlemeler, İtalyanca orijinaline olabildiğince sadık kalmak düşüncesiyle yazarın zihnindeki anlam ve kafiye uyumuna özenle dikkat edilerek çevrilmiştir.